Pazartesi, Aralık 31, 2007

Yenidoğan, yeni heyecan


Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovaladı. Yeni bir başlangıca geldik yeniden. Tek kişilik heyecanlar, bu yıl yerini iki kişiliklere bıraktı. Yeni yıl ise yenidoğanla birlikte daha da renklenecek, planlar üç kişilik yapılacak, kahkahalar üçe katlanacak. Hepimizden hepinize iyi yeni yıllar, sağlıkla dolu istediğiniz bir yıl geçirmeniz dileğiyle. Özlem-Murat

Cuma, Ağustos 10, 2007

İşler kötüye gidiyor, durduran yok

Dünyanın önde gelen ekonomistlerinden Paul Krugman, The New York Times Gazetesi'ndeki makalesinde piyasalardaki erimenin 1998 yılındaki LCTM krizi kadar kolay atlatılamayabileceğini vurguluyor.

PAUL KRUGMAN

Bundan 9 yıl önce 1998 yılı Eylül ayında dev bir hedge fonu olan Long Term Capital Management, bazı açılardan aynen şimdiki duruma benzer bir şekilde mali piyasalarda erimeye başlamıştı. O kriz döneminde ABD Merkez Bankası'nın üst düzey yöneticilerinden birisinin piyasaların hayli kırılgan olan piyasanın durumuna yönelik olarak düzenlediği bir bilgilendirme toplantısına katılmıştım. Katılımcılardan birisi "Ne yapabiliriz?" diye sorduğunda, FED yetkilisi aynen şöyle yanıtlamıştı: "Dua edebilirsiniz."
Ettiğimiz dualar kabul edildi. ABD Merkez Bankası liderliğinde başlatılan kurtarma operasyonuyla LCTM krizinin ateşi söndürülürken, dönemin Hazine Bakanı Robert Rubin ve ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan yaptıkları açıklamalarla tüm yatırımcılara işlerin yoluna gireceğine yönelik güven aşıladılar. Böylece piyasalarda yaşanan panik sona erdi.
Çarşamba günü, ABD Başkanı George W. Bush da, yaptığı işletme yüksek lisansından hafızasında kalan sözcükleri kullanarak, yatırımcılara güven verip piyasaları yatıştırmaya çalıştı. Ama, ikisi arasında şöyle bir fark var, Bush'un kredibilitesi sorunlu. Diğer yandan, piyasalarda yaşanan bu durumu düzeltecek herhangi birisi de ortada görünmüyor. Şu anda ciddi bir "kurtarıcı" açığı söz konusu. Bu son derece kötü, çünkü yakın gelecekte bir kurtarıcıya ihtiyacımız olabilir.
Piyasalarda son birkaç günde gözlenen hareketler ekonomistleri gerçekten endişelenmeye itiyor, çünkü likidite kurumuş durumda. Bu durumu şöyle tarif etmek mümkün. Normal zamanlarda işlemleri yapılan -konut kredileri ile desteklenmiş- menkul kıymetlerin değeri erirken, değersizleşme etkisiyle bu menkul kıymetler alıcı bulamaz halde.
Bu durum başlı başına endişelenmeye yeter nitelikte. Hatta bu likidite daralması, borçlanma sisteminin daha da olumsuz yönde etkilenerek zincirleme reaksiyon sonucu fon piyasasında iflaslar, batıklar yaratabilir.
Kredi piyasasında halen yaşanmakta olan sıkıntıların kökleri son birkaç yılda finans piyasalarında gözlenen mantıksız gelişmelerden kaynaklanıyor. Tıpkı teknoloji şirketlerinin değerlerinin anlamsız şekilde hızla yükseldiği dönemde olduğu gibi. Konut sektöründe meydana gelen fiyat şişkinliği bunun sadece bir bölümünü oluştururken; diğer yanda insanların sanki risk ortatan kalkmış gibi işlemlerine devam ettiği gözlendi.
Artık herkes riskli konut kredisinde patlayan balondan haberdar; hem kredi almak üzere gerekli yeterliliğe sahip olmadığı için bu yola başvurarak kredi alanlar, hem de yüksek getirisi nedeniyle riskli kredilere dayalı olarak çıkarılan menkul kıymetleri tercih eden yatırımcılar. Ama daha da kötüsü yüksek riskli şirket tahvillerine yatırım yapan yatırımcıların; artan risk nedeniyle zarar görmesi söz konusu.
Son aşamada ise riskli konut kredisi piyasasında yaşanan kriz, diğer alanlarda da bir seri sorunu tetiklemiş görünüyor. İlk aşamada, emlak balonu patlamıştı. İkinci aşamada ise yüksek riskli konut kredisi piyasası eridi. Şimdi de yüksek riskli şirket tahvilleri pazarına yönelik son derece ciddi endişeler söz konusu. Bundan iki ay önce B notuna sahip şirket tahvilleri ile devlet tahvilleri arasındaki risk primi sadece 2.45 puan olurken; şimdi ise risk primi 4.5 puanı bulmuş durumda.

MANİK DEPRESİF RUH HALİ
Yatırımcılar iki hafta önce Bear Stearns tarafından yönetilen iki hedge fonunun değerinin erimesiyle sarsılırken, o günden bu yana piyasalar manik depresif bir ruh halini yansıtmaya başladı. Son iki haftalık dönemde Dow Jones Sanayi Endeksi bir gün üç haneli bir düşüş gösterirken, bir diğer gün tam tersine üç haneli bir yükseliş gösterebiliyor.
Ama Perşembe günü Fransa'nın en büyük bankası BNP Paribas'ın yönettiği üç yatırım fonunu dondurduğunu açıklaması, şimdiye kadar gelen en olumsuz haber niteliğini taşıyor. BNP açıklamasında bu kararın zorunlu olduğunu kaydederken, "piyasada likiditenin tamamıyla buharlaşması" hiçbir alıcı bulunmadığı ifadesini gösteriyor.
Az önce de değindiğim gibi, likiditenin kurması, bir seri zincirleme sorunu, borç ödeyememe durumunu da beraberinde getirebilir. Örneğin A şirketi konut kredisine dayalı menkul kıymetlerini satanamazsa, B şirketine ödemekle yükümlü olduğu miktarı ödeyemez, C şirketine gerekli ödemelerini yapamaz. Çünkü o an geldiğinde, kimse kredi borçlarını ödemeye yanaşmaz, bu da tüm durumu daha da kötü bir hale getirir.
Likidite krizleriyle ilgili en vahim nokta ise şu: Piyasayı düzenleyen ekonomik aktörlerin herhangi birşey yapması son derece güçtür.
ABD Merkez Bankası normal şartlar altında ekonomik kriz yaşandığı dönemlerde faizleri düşürme yolunu seçer. Hatta bunu Perşembe sabahı vadeli piyasalarda işlem yapanlar ABD Merkez Bankası'nın gelecek ay sonundan önce faizleri artıracağına yönelik tam olan inançlarını pozisyonlarına yansıtmış durumdalar. FED ayrıca likidite krizine girmiş olan, pozisyonlarını kapatamamış bankaların işlemlerini yapması için de nakit kredi sağlar: Perşembe günü Avrupa Merkez Bankası para piyasasına 130 milyar dolar verirken, her ne miktar istenirse karşılayacağının güvencesini verdi. ABD Merkez Bankası da benzer şekilde piyasalara 24 milyar dolar verdi.
Ancak bu likidite kuruduğunda, normal zamanlarda piyasayı yönlendirmek için alınan kararlar etkisini yitirmiş olacaktır. Kredi faizlerinin düşürülmesi, kimsenin kredi almayı düşünmediği bir ortamda kredi kullandıracak bankalar için hiçbir anlam taşımaz. Bankalara istediği kadar nakit verilmesi eğer o nakit bankanın kasasında yatacaksa pek bir etki yaratmaz.
Diğer yandan, ABD Merkez Bankası ve federal hükümetin alınan önlemlerin çalışmaması halinde ne yapılacağını, nasıl krizi frenleyeceğini planlaması gerekir. Ama birbirinden farklı pek çok nedenle, Bush hükümetinin ehliyetsizliği dışında elbette, durumun o aşamaya varması zor görünüyor.
Umarım bu kriz, 1998 krizi gibi hızla ortadan kalkar. Ama bunun böyle olacağını pek sanmıyorum.

THE NEW YORK TIMES / 10 Ağustos 2007

Cuma, Şubat 09, 2007

Yayıncılığın çizgisi değişiyor

Yayın hayatına 1861 yılında başlayan, dünyanın en prestijli gazeteleri arasında yer alan The New York Times, yönünü pahalı kağıt-baskı-dağıtım üçgeninden tamamıyla haberin öne çıktığı internete çevirmenin işaretlerini veriyor. İşte bu dönüşümün mimarı ise NYT'nin Başkanı ve CEO'su Arthur Sulzberger Jr. Sulzberger, İsrail'in Haaretz gazetesine verdiği söyleşide bu dönüşümün ana hatlarını açıkladığı gibi, gazete kağıdının tarih olabileceğine de dikkat çekiyor.



NYT Başkanı Sulzberger:

“5 yıl sonra gazeteyi yayınlayıp yayınlamamak umrumda değil. Yazılı baskıdan, internete geçişi gerçekleştirmeye odaklandık”

Kişişel servetine ve etkileyici bir aileden gelmesine rağmen. dünyanın en saygın gazetesi New York Times’ın sahibi, başkanı ve yayıncısı sıkıntılı bir adam. New York Times’ın arkasındaki bu adam neden sıkıntılı olabilir ki? Son dört yıldır gazetenin karı düşüyor, piyasadaki payı azalıyor. Şirketin hisselerinin olması gerekinin çok altında. Hatta geçen hafta Suzberger grubu Boston Globe yüzünden 570 milyon dolar zarara uğradı. Bu da yetmezmiş gibi kendi portföyünün bulunduğu yatırım bankası Morgan Stanley, Arthur Sulzberger’e gazete üzerindeki kontrolünü kaybetmesine neden olabilecek bir kampanya başlattı.

Sulzberg belki de bu yüzden basına konuşmayı pek sevmiyor. Ancak Davos zirvesine katılan Sulzberger Alp havasının verdiği rahatlığın da etkisiyle, İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz’e haber yayıncılığı sektörünün geleceği konusunda önemli değerlendirmelerde bulundu.

“5 yıl sonra New York Times’ı yayınlıyor olup olmayacağımızı gerçekten bilmiyorum. Aslında umurumda da değil” diyen Sulzberger şu anda yazılı baskıdan internet versiyonuna geçişi en iyi nasıl gerçekleştirebileceklerine odaklandıklarını söyledi.

"İNTERNET HARİKA BİR MECRA"

New York Times’ın internet sitesinin abonesinin 1.5 milyon, gazetenin ise 1.1 milyon abonesi bulunduğuna dikkat çeken NYT Başkanı, “İnternet harika bir mecra ve biz bu alanda öncüyüz. New York Times, bir gün gazeteyi yayınlamayı bırakma kararı alabileceği bir yolculuğun içinde. O gün, bu geçişin sonunun geldiği gün olacak. Bu uzun bir yolculuk Yolda tümsekler de olacak,” dedi.

Seri ilanların uzun zamandır basının ana gelir kaynağı olduğunu kabul etmekle birlikte Sulzberger yayıncılık sektörünün internete kaydığını savundu. Suzlberger, “Gazeteler kaybettikçe internet siteleri kazanıyor. Medya grupları online reklam konusunda kendi iş modellerini geliştirebilir. İnternet reklamcılığının kağıt, mürekkep, dağıtım gerektirmediği için şirketler daha az reklam geliri elde etseler bile aynı parayı kazanabilir” dedi.

İntenet yayıncılığında geliştirme ve bilgisayarlaştırma maliyetleri konusuna da değinen NYT Başkanı, bu maliyetlerin baskı maliyetlerinin yanına bile yaklaşamadığını şu sözlerle vurguladı: “Baskı konusunda yaptığımız en son yatırım 1 milyar dolardan aşağı değildi. İnternet sitesini geliştirme maliyetleri bu büyüklüğü bulmuyor bile.”

"HABER MERKEZİNDE DEĞİŞİM ZORDUR"

“New York Times yakın zamanda gazete ile internet sitesinin haber merkezlerini birleştir. Bu birleşim sancılı mı oldu. Gelinen noktada hangi ekip daha baskın” sorusuna ise Sulzberger şu ilginç yanıtı veriyor:

“Bir gazetenin haber merkezi neye benzer bilir misiniz? Bir hastanenin acil servisi, ya da askeriye de bir karargah gibidir. Bunların hepsi amaç odaklıdır ve değiştirmek çok zordur, Ama bir kere değişim başladı mı, cabucak gerçekleşir. Bu yüzden geçiş sancılıydı. Ama gazeteciler konsepti kavradığı andan itibaren bu hamleyi coşkuyla kucakladı.”

“İNTERNET DÜNYASINDA YAŞIYORUZ”

“İnternet dünyasında yaşıyoruz” diyen Arthur Sulzberger, internetin mecbur kıldığı değişikliklere hazırlanabilmek için işi sadece elektronik dünyaya (internet-cep telefonu vs) yönelik şeyler geliştirmek olan 5 kişilik bir özel bir birim bile kurduklarına dikkat çekti.

New York Times gazetesini okuyanların yaş ortalamasının 42 olduğunu ve bunun 10 yıldır değişmediğini, gazetenin internet sitesini okuyanların yaş ortalamasının ise 37 olduğunu belirten NYT Başkanı, bunun hem yazılı hem de internet baskısı için genç okuyucuları kazanmayı başardıklarını gösterdiğine dikkat çekti.

“OKUMA DENEYİMİ YENİ CİHAZLARA YÖNELECEK”

New York Times’ın Microsoft ile ‘Times Reader’ konusunda (gazeteyi özel bir yazılım üzerinden okumayı sağlayan NYT’ye özel tasarlanmış yazılım) anlaşmaya vardığını hatırlatan Arthur Sulzberger, “Bu yazılım kullanıcıların gazeteyi başta dizüste bilgisalarlar olmak üzere ekrandan okumasını sağlayacak. Bu sayede gazete okuma deneyiminin yeni cihazlara yöneleceğine gerçekten çok inanıyorum” diye konuştu. Sulzberger, “Eğer New York Times’I online okumak istiyorsanız parasını ödemek zorundasınız” diyecek kadar da Times Reader’ın geleceğine güveniyor.

“BLOG GERÇEĞİNİ GÖZ ARDI EDEMEYİZ”

Blog (online günlük) çağında online gazetelerin hatta genel olarak medya sektörünün geleceği konusunda ise Sulzberger, internetteki milyonlarca günlükçüyü görmezden gelemeyeceklerini, eğer bunların kim ve ne olduklarını unuttuğu anda savaşı kaybedeceklerini belirtmekle birlikte, “Biz haberlerin küratorüyüz. İnsanlar New York Times’ı blog okumak için tıklamıyor. Güvenilir haber istiyorlar” diyor.

Gazetelerin artık şehir hayatı konusunda odak noktasında bulunmadığını kabul eden Sulzberger, “Bir zamanlar insanlar sinemada ne var dile gazeteye bakmak zorundaydı Bugün bu bilgilerle dolu yüzlerce forum ve site var. Ama gazete günlükçülerin ve harici yazarların içeriğini bir potada eritebilir Bu topluluğun bir parçası olmak ve online dünya ile diyolağ kurmak zorundayız” diye konuşuyor.

Cuma, Ocak 12, 2007

Müzik konusunda 2006'nin en iyileri

Türkiye'nin konusunda en iyi djleri arasında yer alan Murat Abbas -nam-ı diğer Mabbas- 2006 yılında yayınlanmış 60 en iyi albümü sıraladı. Mabbas'ın yaptığı sıralama rock, pop, electronic ve indie türlerini kapsıyor.

Mabbas, ayrıca yaptığı bu seçkiden öne çıkan şarkıları Dinamo FM 103.8'deki programında yer verecek. Listenin başında Radiohead'in solisti Thom Yorke bulunuyor. Liste ekte, dinleyicilere iyi eğlenceler.


1 Thom Yorke-The Eraser2 Ellen Allien & Apparat - Orchestra Of Bubbles3 Arctic Monkeys-Whatever People Say I Am,That's What I'm Not4 CSS - Cansei De Ser Sexy5 Muse - Black Holes and Revelations6 The Killers-Sam's Town7 Pretty Girls Make Graves-Elan Vital8 Howling Bells-Howling Bells9 Dirty Pretty Things-Waterloo to Anywhere10 Clap Your Hands Say Yeah (Avrupa baskısı 2006)11 Hot Chip-The Warning12 Metric-Live it Out13 The Kooks - Inside In / Inside Out14 Razorlight-Razorlight15 Snow Patrol-Eyes Open16 Panic! At The Disco - A Fever You Can't Sweat Out17 Beirut-Gulag Orkestar18 Ms.John Soda-Notes and The like19 The Rapture-Pieces of The People We Love20 Ratatat-Classics21 The Veils-Nux Vomica22 The Long Blondes - Someone To Drive You Home23 Peter,Bjorn and John-Writer's Block24 The Strokes-First Impressions on Earth25 Sonic Youth-Rather Ripped26 She Wants Revenge-She Wants Revenge27 Nouvelle Vague-Bande Apart28 Regina Spektor-Begin to Hope29 Joan as Police Woman-Real Life30 The Raconteurs - Broken Boy Soldiers31 Boy Kill Boy-Civilian32 (Chris) Clark-Boddy Riddle33 Tv on The Radio-Return to Cookie Mountain34 Lily Allen-Alright,Still35 Booka Shade - Movements36 Broken Social Scene-Broken Social Scene37 The Gossip - Standing in the Way of Control38 The Futureheads-News and Tributes39 Keane-The Iron Sea40 Tapes'n Tapes-The Loon41 Jeff Samuel-Step42 Plan B-Who Needs Actions When You Got Words43 Tim Hecker-Harmony in Ultraviolet44 The Decembrists-The Crane Wife45 Neil Young-Living With War46 Guillemots-Through The Window Pain47 Cassius-15 Again48 Future Funk Squad-Audio Damage49 Captain-This is Hazelville50 Junior Boys-So This is Goodbye51 Trentemoller-The Last Resort52 Hyper-We Control53 Easy Star All - Stars - Radiodread54 Lindstrom - It`s A Feedelity Affair55 Fuckpony-Children Of Love56 Camera Obscura-Let's Get Out Of This Country57 !Forward Russia-Give Me A Wall58 Midlake-The Trials of Van Occupanther59 Afx-Chosen Lords60 The Feeling-Twelve Stops and Home

http://www.dinamo.fm/djler.asp?djId=19

Perşembe, Aralık 28, 2006

Giden zamanın peşinde

Kıymetli gençler,


Zaman "acımasızca" ilerliyor, günler haftaları, haftalar ayları, aylar ise "nasıl bitecek, neler olacak" diye merak ettiğimiz yılları dolduruveriyor. Günlerin birinde zaman üzerine doğrusal bir anlayışım olduğu bana söylendiğinde bir hayli bozulmuştum.
Ancak zaman gerçekten birbirinden farklı ve hiçbirinin birbirine değmediği çizgilerden oluşuyor. İşte sizlere son bir yılda hafızama kaydettiğim görüntülerden bir kolaj. Biri hariç, o zamanların ötesinden geliyor ve hepsini kaplıyor. 1975 yılından, 3 yaşındaki ikizlerin Yenikapı'daki evlerinin balkonundan geliveriyor üstelik. Miss Daisy ve Tarkan ile geliyor hatta. Fotoğraflardan oluşan bir tabloyu sizlerle paylaşıyorum ve o fotoğrafların donuk kareleri ardındaki heyecanları, capcanlı insanları, denizi, lüferleri görmenizi diliyorum.

Sağlıklar, mutluluklarla dolu, zamanı istediğiniz gibi doldurabildiğiniz bir yıl ve mutlu bir bayram diliyorum. Sevgiler, Murat

(Fotoğraflar ise soldan sağa şöyle: Floransa'da Medici Sarayı, Paris'te Sacré-Ceur, Milano, Murat-Çiğdem -1975, Çiçek-Murat-Cansu 2006, Edinburgh, balık peşinde İstanbul Sarıyer, Floransa)

Pazartesi, Mayıs 29, 2006

Futbol şöleni kapımıza geldi bile



Dünya futbolunun şöleni niteliğindeki 2006 Dünya Kupası'nın 9 Haziran'da Almanya'da başlamasına sayılı gün kala, turizm sektörü yönünü bu dev spor etkinliğine çevirmiş durumda. Almanya ve Kosta Rika arasında Münih'te yapılacak karşılaşma ile başlayacak Dünya Kupası bir ay boyunca dünyanın ilgisinin bu ülkeye dönmesine neden olacak. 64 maçın toplam bilet sayısı 2.9 milyonu bulurken, 12 kentiyle Dünya Kupası'nın ev sahipliğini yapan Almanya'da otellerin toplam 3.5 milyar dolarlık gelire ulaşması öngörülüyor.

Uluslararası Futbol Federasyonu (FIFA) tahminlerine göre televizyonları başında kupayı izleyeceklerin sayısı 30 milyarı bulurken, bu sayı Olimpiyat Oyunları'nın izleyici sayısının yedi katına ulaşıyor. Katıldığı üç Dünya Kupası'nda kupayı kucaklayan futbol yıldızı olan Pele "Futbolun doğduğu toprakların, anavatanının Avrupa olduğunu asla unutmayın. İlginin yüksekliği doğal" diyor.

Turizm sektörünü canlandıracak nitelikteki ilk adımı atan ise FIFA'nın ta kendisi. FIFA, uluslararası sponsorlar, federasyonlar, takımlar ve yöneticilere pazarlamak üzere 1 milyon geceleme için oda kiralarken, bu kiralama Dünya Kupası'na ne derece yüksek ilgi beklendiğinin bir göstergesi niteliğinde.

Ancak Alman turizm sektörü temsilcileri bu tür bir blok kiralamanın konaklama sektörünü ciddi oranda darboğaza soktuğunu belirtirken, daha önce Atina ve Barcelona'da düzenlenen Olimpiyat Oyunları'nda da ülkelerin blok kiralamalar nedeniyle zor günler yaşadığını hatırlatıyorlar.

ONLARIN GÖZÜ TURİSTTE
Dünya Kupası'nda defalarca final oynamış Almanya'nın dünya sıralamasında şimdiki yeri 16'ncılık olurken, müşterek bahisçiler de Almanya'nın turnuvada başarı gösterme ihtimalini düşük buluyor. Durumun farkında olanlar ise şampiyonlukla değil turizm faaliyetiyle ilgilenmeye başlamış bile.

Almanya Turizm Bakanlığı'nın yaptığı tahminlere göre, Dünya Kupası için gelecek yabancı turist sayısı bir milyonu aşacak. Bunun ekonomiye katkısının yüksek olacağını öngören Almanya Turizm Birliği Başkanı Klaus Laepple, "Dünya Kupası, Almanya'nın sadece bir futbol ülkesi değil, bir turizm ülkesi olduğunu göstermek için iyi bir fırsat" diyor.

Buna karşılık ekonomik araştırma enstitüsü DIW, yaptığı son değerlendirmede, "Dünya Kupası düşük seyreden iç tüketimin canlanmasına yardımcı olabilir. Ama bunun ekonomik bir iyileşmeyi sağlayacak ve ülkeye yatırım akışını yeniden başlatacak düzeyde gerçekleşmesini beklemek hatalı olur" ifadesini kullanıyor. Benzer şekilde Euro 2004'ün yapıldığı Portekiz de ekonomik canlanma için umudunu turnuvaya bağlamış ancak bunun büyüme hızına katkısı sadece yüzde 0.1 olurken, büyüme hızı yüzde 1.2'ye çıkmıştı.

YÜKSEK MALİYET BEKLİYOR
Dünya Kupası'nı yerinde seyretmek üzere Almanya'ya gidecek olanları yüksek maliyetlerin karşılaması söz konusu olacak. Uluslararası danışmanlık firması ECA'nın hazırladığı rapora göre, izlemeye gidecek taraftarların günlük yaşam harcamalarında dört haftalık sürede yüzde 110'luk artış yaşanacak.



ECA Genel Müdürü Lee Quane, "Dünya Kupası'na katılan ülkeler arasında en pahalı ülkelerden birisi Almanya. Sadece bir avuç ülkede Almanya'nın üzerinde bir yaşama maliyeti söz konusu" diyor. Maliyetlerin görece şekilde artmayacağı ülkeler Japonya, Güney Kore, İsveç, İsviçre, Fransa ve İngiltere olurken, Dünya Kupası'nı üç defa müzesine götürmüş Brezilya'dan gelecek olanların maliyeti yüzde 70, Uruguay'dan geleceklerin maliyeti yüzde 110 oranında atacak.

Almanya'da üç yıldızlı bir otelde dört hafta süresince kalmanın maliyeti 3 bin 41 euro olurken, Brezilya'da aynı maliyet bin 903 euro düzeyinde bulunuyor. Artan maliyetlere karşılık veriler dünya genelinde seyahate çıkacakların yüzde 7'sinin maçları yerinde seyretmek üzere Almanya'ya gidebileceğine işaret ediyor.

Salı, Nisan 25, 2006

Cassandra Wilson başka diyarlara götürüyor


Cassandra Wilson ve benzerlerine doğuştan yetenekli demek maksadını aşan bir ifade olmasa gerek. Yıllar geçtikçe müzikalitesini üstün vokal tekniğiyle birleştirmeyi başarmış olan Wilson, cazseverler dışında da kendisine hatırı sayılır bir dinleyici kitlesi yaratmış durumda. Kimisi rock, kimisi blues dinleyicisi olan bu kitle Cassandra Wilson'un Blue Note'dan yayınlanan son albümü "Thunderbird"den yana son derece mutlu olacağa benziyor. Çünkü albüm açılışından itibaren bu türü sevenlere de birbirinden güzel eserler sunuyor.

Cassandra Wilson'un muhtemelen 'en başarılı' albümü olarak nitelendirilebilecek bu albüm, caz yorumları dışında, üstün vokal tekniğine sahip bir şarkıcının her tür eserin üstesinden başarıyla gelebildiğinin de bir göstergesi niteliğini taşıyor.