Yaptığı konuşmalar, yazdığı yazılarla siyasetçilerden, ekonomi çevrelerine pek çok kişiyi etkileyen The New York Times yazarı Thomas Friedman, küreselleşmeyi yeniden tanımlayarak yuvarlak bildiğimiz dünyamızı 'düzleştiriyor'.
Küreselleşmenin en büyük savunucularından, gazeteciliğin en prestijli ödülü Pulitzer'i üç kez kazanmış The New York Times yazarı Thomas Friedman, iletişim devriminin küçülttüğü dünyayı bize yeniden anlatıyor. Friedman'ın "The World is Flat: A Brief History of Twenty-First Century" (Dünya Düzdür: 21. YY'nin Kısa Tarihi) adlı kitabı ABD'de yayınlandığı Mayıs ayından bu yana, dünyanın en fazla satan kitapları arasında yer almasının yanında; sunduğu perspektifle de ilgi çekiyor. Yazarın daha önce Türkiye'de de yayınlanmış "KÜRESELLEŞMENİN GELECEĞİ: Lexus ve Zeytin Ağacı" (Boyner Yayınları - 2000) adlı kitabın bir anlamda tamamlayıcısı olan "The World is Flat", küreselleşmede gelinen son aşamayı Friedman'ın dünya ekonomisinin itici gücü haline gelmeye başlayan Hindistan ve Asya ülkelerine yaptığı ziyaretlerde edindiği izlenimlerle resmediyor.
KÜRESELLEŞME 3.0
Friedman'a göre, dünyanın artık 'düz' hale gelmesiyle birlikte küreselleşmenin üçüncü evresini yaşıyoruz. Friedman, küreselleşmenin ilk dönemini Kristof Kolomb'un 1492'de Batı Hint Adaları'na ulaşmasından 1800 yılındaki sanayi devriminin başlangıcı olarak tanımlarken; ikinci evre sanayileşmeden 2000 yılında internet şirketlerinin iflasına kadar sürdüğünü kaydediyor. Friedman, bu üçüncü evrede ilk iki dönemde son derece geçerli olan yazarlık anlayışının şekil değiştireceğini vurgularken; üçüncü evrede yazarlığın karmaşık olmadan, rahat anlaşılabilen ve müsamahakar bir yapıya kavuşacağını ifade ediyor. Friedman'ın kitabı da rahat anlaşılabilen bir yapıda, mesajlarını hayli doğrudan vermesine karşılık, uzun anektodlara yer vermesi nedeniyle hayli hacimli bir yapıya sahip.
Friedman'ın tarzından ödün vermeden çok daha etkili bir eseri, yaklaşık yarısı bir hacimde yazabilecek niteliğine şüphe yok. Kitabın orjinalinin 496 sayfa olduğu dikkate alındığında, yazarın uzun bir anlatımı tercih ettiği gözleniyor. Boyner Yayınları tarafından Türkçesi de yayınlanacak kitabın hacmi de hayli merak konusu elbette.
İTİCİ GÜÇ, DÜZLEŞTİRİCİLER NELER?
Kitabın bir bölümünde düz bir dünyayı odada hapsolan bir file benzeten Friedman'ın gerçekten ne demek istediğini anlamak için, birkaç sayfa çevirmeye ihtiyacınız var. Teknolojik, siyasi ve ekonomik devrimlerin bütün sınırları yerlebir ettiğini vurgulayan Friedman, bunun yarattığı düzlemin küreselleşmenin yeni oyun alanı olduğunu ifade ediyor.
Friedman, dünyanın 'düzleşme'sinde 10 etkenin belirleyici olduğuna dikkat çekiyor. Etkenler şöyle sıralanıyor: Berlin Duvarı'nın 1989 yılında yıkılması; kişisel bilgisayarların gelişimi; Netscape'in internet tarayıcısının bulunması; iş akış yazılımları; açık kaynak yazılımları; outsourcing (dış kaynak, taşeron kullanımı); offshoring (vergi muafiyeti olan yapıların kurulması); tedarik zincirleri (Wal-Mart tarzı); insourcing (dışarıdan anlaşılan kişilerin kurumların iç hizmetlerini vermesi); iletişim (Google devrimi). Ayrıca bu etkenlerin hızlarını artıran 'katalizör'ler ve güçlerini 'turbo' hale getiren unsurlara da işaret eden Friedman, bunların başında birey olarak internet erişiminin her an her yerden yapılabilir hale gelmesini sağlayan kablosuz teknolojilerin geldiğini ifade ediyor.
Friedman'in sıraladığı etkenlerin küreselleşmenin son halini şekillendirmesi aşamasında ise, dönüşümü sağlayan ‘itici’lerin katkısı büyük. Friedman’a göre, dönüşümü sağlayan ilk aşamayı, pek çok farklı işi aynı anda yapabilecek yeteneğe sahip makinelerin tasarlanması oluşturuyor. İkinci aşamayı dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD’de verimliliğin hiç olmadığı derecede yüksek olmasına bağlayan Friedman, üçüncü aşamayı ise şöyle tanımlıyor: “Atalet konumundaki yaklaşık 3 milyar insan, internet teknolojisinin verdiği güçle serbest kalarak kendisini başkalarıyla iletişime geçmiş halde buldu.”
“Dünya ekonomisini ve siyasetini 21. Yüzyıl’ın ilk yarısında bu itici güçler –yeni oyuncular, yeni sahada, yatay şekilde yeni yapılara yönelik yeni süreçler tasarlayanlar- şekillendirecek, yönlendirecek” diyen Friedman, 10 düzleştirici etkenin üç ‘turbo itici’yle dünyayı hızla ‘düzleştireceği’ görüşünde. Topluluk ve şirketlerin kendini yeniden tanımlayacağını vurgulayan Friedman, bunun bireyler gibi şirketlere de farklı yapılar karşısında nasıl müşteri, hissedar, vatandaş şapkalarından birisini giyerek davranmasına olanak sağladığını kaydediyor. Friedman’ın işaret ettiği üzere ‘düzleşmiş’ dünyanın önündeki en büyük tehlike ise ‘kimlik bölünmesi – multiple identity disorder’.
Friedman, dünyanın nasıl ‘düz’ hale geldiğini özetlemesi ardından; küreselleşmenin yeni fazının Amerika Birleşik Devletleri’ni, gelişmekte olan ülkeleri, şirketleri ve genel anlamda siyasi-ekonomik yapıyı nasıl etkileyeceğini ele alıyor.
Friedman, ‘sevecen, düşünceli bir düzleştirme’ sürecinin ABD’de hakim olacağını öngörerek, devletin altyapı, güvenlik sorunlarını çözmesi ardından yapacaklarını şöyle özetliyor: “Her ABD vatandaşının kimseye yaşamboyu iş garantisi verilemeyen bir ortamda, istihdam edilebileceği kurumsal bir yapıyı oluşturup, bunun devamlılığını sağlamak devletin en önemli görevi olmalıdır.” Friedman, bu tavrıyla da ABD’de Demokrat Parti’ye olan yakınlığını bir kez daha vurguluyor.
Friedman’ın gelişmekte olan ülkelere yönelik öngörüleri de hayli kapsamlı. Gelişmekte olan ülkelerde ekonominin daha etkin çalışması için ‘toptan reformcu’ anlayışı savunan Friedman, bu süreçte en iyi planlama ve uygulamayı dünya ekonomisinin itici gücü niteliğine kavuşan Çin Halk Cumhuriyeti’nin yaptığını kaydediyor. Küreselleşme yanında ‘yerelleşme’nin (glocalisation) de önemini vurgulayan Friedman, yerelleşmeden varolan yapı içinde bir kültürün bir yabancı kültüre yakın ve uyum kabiliyetinin anlaşılması gerektiğini belirtiyor. Bu konuda Müslüman ülkelerin yatkınlığının çok da fazla olmadığını kaydeden Friedman, bu aşamada Türkiye’nin öne çıktığına işaret ediyor.
FRIEDMAN ŞİRKETLERE NE ÖNERİYOR?
Friedman’dan şirketlere yönelik öneriler ise hayli basit ve kolay anlaşılır nitelikte. İşte önerilerden bazıları:
· Dünya düzleşmeye başladığında –ya da kendinizi düzleşmiş hissediyorsanız- derhal bir kürek marifetiyle kendinizi gömün. Duvarlar inşa etmeye kalkmayın.
· Küçük şirketler büyük adımlar atmak zorundadır. (Bir başka deyişle, teknolojinin getirdiği imkanlardan yararlanarak, daha uzağa, daha hızlı, daha geniş bir çevreye ve daha derine ulaşmaya çalışın.)
· Büyük şirketler küçük adım atmalı.
· En iyi şirketler, en yüksek işbirliğine sahip olanlardır.
· En iyi şirketlerin sağlıklı kalması, onların düzenli olarak sağlık kontrolünden geçip, akciğer filmleri çektirmesine bağlıdır.
· Kazanmak ve büyümek için outsourcingi tercih edin, küçülmek için değil.
· Outsourcing sadece meydan okuyanlar için değil, idealistler için de gerekli.
Jeopolitik gelişmeler üzerine de öngörülerini sıralayan Thomas Friedman, bu aşamada, dünyanın ‘düz’ olmadığını kabul ediyor. Friedman’a göre, ‘düzleşme’yi önleyen unsurların başında hastalık, yetkin olunmaması ve aşağılanma duygusu yanında etraftan kaynaklanan baskı geliyor. Dünyanın en büyük bilgisayar şirketlerinden Dell’e referansla teorisini oluşturan Friedman, önceki kitaplarında vurguladığı yeterli büyüklükte bir orta sınıfa sahip ülkelerin asla savaşmayacağını öngören teorisini bir adım ileriye götürerek; küresel tedarik zincirinin halkası olmuş herhangi bir ülkenin asla savaşa gitmeyeceğini vurguluyor. Friedman, gerek yaptığı konuşmalarda, gerekse kitabında, Avrupa’yı ise “Türk hemşirelerin çalıştığı rehabilitasyon merkezi” olarak tanımlıyor. Friedman, yaptığı tipik tanımlamayla, Avrupa genelinde yaşlanmakta olan nüfus yapısının Türkiye’deki genç nüfusun desteğiyle ayakta kalabileceğini vurguluyor. Avrupa’nın yeterince ‘genç’ düşünmediğini, bir fikri ürüne dönüştürme konusunda son derece ‘ağır’ kaldığını kaydeden Friedman, bunda işe alma-işten çıkarma süreçlerindeki zorlukların etkili olduğunu ifade ediyor. Bunun ‘düzleştirilmesi’ gerektiğini ifade eden şöyle diyor: “İnsanları işten çıkarmanın kolay olduğu yerde, yeni kişileri işe almak da son derece kolaydır.”
Friedman’ın çözümlemeleri de kitabı kadar Amerikalı bir yapıyı savunuyor. “Dünya artık düzleşmiştir. Ama bunu iyi veya kötü şekilde yönetebiliriz. Eğer iyi bir şekilde yönetmeyi başarırsak, siz ve sizin kuşağınız terörizm endişesiyle ne bugün ne gelecekte terörizm korkusu altında yaşamak zorunda kalmaz” diyen Friedman, ısrarla anılardan çok hayallere sahip çıkılması gerektiğini savunuyor.
Friedman’ın kitabı yer yer aksamasına karşılık, düşünmeye değer ayrıntılar da barındırıyor. Ancak şurası kesin. Binlerce okur, bu kitap sonrasında dünyamızı hangi güçlerin yönlendirdiğine yönelik az veya çok fikir sahibi olacak.
SİYASETÇİLERİN YAKIN DOSTU
The New York Times’taki köşe yazıları dünya genelinde yaklaşık 700 gazetede yayınlanan Thomas Friedman, renkli konuşmalarıyla da ciddi bir hayran kitlesini korumayı başarıyor. ABD’nin çeşitli kentlerinde yaptığı konuşmalarda, neredeyse bir pop yıldızı konserinde olduğu derecede kişiyi bir araya getiren Friedman, özellikle Irak sonrası ABD’nin gündeminde daha fazla yer eden Ortadoğu ve değişen dünya ekonomisi üzerine görüşleriyle ilgi topluyor.
ABD toplumu üzerindeki etkisi ünlü gazeteci Walter Lippmann’la karşılaştırılan Friedman, bu ilgiyi canlı tutmak için aralıksız televizyon programları ve konferanslara katılıyor. Lippmann’ın ABD’nin süpergüç haline gelmesine tanıklık ettiği 50 yıllık gazetecilik kariyerine karşılık, 52 yaşındaki Friedman 20 yılı aşkın geçmişiyle 21. Yüzyıl’ı en iyi anlatacak kişilerin arasında yer alıyor.
Yüksek öğrenimini İsrail’in Brandeis Üniversitesi’nde Ortadoğu Çalışmaları üzerine yapan Friedman, daha sonra Marshall Bursu’yla Londra’da Doğu ve Afrika Çalışmaları ve Oxford Üniversitesi’nde eğitimini sürdürdü. Gazeteciliğe UPI Haber Ajansı’nın Beyrut bürosunda 1981 yılında başlayan Freidman, Nisan 1982’de The New York Times’a geçti. Friedman’ın göreve başlamasından altı hafta sonra İsrail ordusu Lübnan’ı işgal etti. Beyrut’taki çalışmalarıyla ilk Pulitzer ödülünü 1989 yılında kazanan Freidman, o yılları “From Beirut to Jerusalem - Beyrut’tan Kudüs’e” (1989) adlı kitabında kaleme aldı. Çok satan “The Lexus and the Olive Tree - Lexus ve Zeytin Ağacı” (1999) adlı kitabıyla küreselleşme üzerine görüşlerini derleyen Friedman, ABD’yi vuran 11 Eylül saldırıları sonrasında da “Longtitudes and Attitudes: Exploring the World After September 11” (2002) kitabını kaleme aldı.
Michael Dell’den Bill Gates’e, geçen yıl ölen Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’tan İngiltere Başbakanı Tony Blair’e pek çok kişiyle yakın dostluğu bulunan Freidman’ın son kitabı da, belgesel kanalı Discovery için yaptığı söyleşiler de şekillenmiş. ABD’nin Maryland Eyaleti’ndeki Bethesda kentinde yaşayan Friedman’ın iki çocuğu bulunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder